22 Mart 2012 Perşembe

HİTİTLER’İN SİYASİ TARİHİNE GELEN BAKIŞ VE ANADOLUDA YAŞAYAN DİĞER KAVİMLER


M.Ö. 3. BİN YILDA ANADOLU’DA YAŞAYAN KAVİMLER
Bu kavimlerin belli başlıları Orta Anadolu’da yaşayan Hattiler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve daha sonra kuzey Suriye’de yaşayan Hurriler ve batı ve güney Anadolu kıyılarında yaşayan Luwiler’dir. Anadolu bu dönemde yazıya kavuşmadığı için bilgiler arkeoljik kaynaklar ve komşu ülkelerdeki vesikalardan elde edilir. Akadlılar bu dönemde bütün Ön Asya’ya hakim durumdadır. Devleti kuran Sargon’un torunu Naramsin’e ait “ Şartamhari Metinleri’nde” adı geçen kralın Amoslar ve Toroslar’ı aşarak Hatti ülkesine girdiği öğrenilmektedir. Bu metinde Akadlılar aynı zamanda Anadolu’ya Hatti memleketi demektedir. O zamanlar Hatti ülkesinde merkezi bir devlet olmadığı ve küçük krallıklar ile yönetildikleri bilinmektedir.
Hattuşaş devlet arşivinden çıkartılan bilgilere göre, Hattice’nin Hint-Avrupa kökenli bir dil olduğu anlaşılmıştır. Buna göre Kafkas dilleriyle müşterektir. M.Ö. 2000’lerde Anadolu’da büyük bir devlet olacak Hititler, hatti dili ve kültüründen etkilenmişlerdir.
Hattiler madeni ve özellikle de gümüşü çok iyi işlemektedirler. Dini ise çok tanrılı dinlerdendi. Ana tanrıçaya Hattiler de tapmaktaydılar. Bu toplumda erkekten çok kadına değer verilmesi toplumun anaerkil olduğunu göstermektedir.
Anadolu’nun yaşayan bir diğer kavmi Luwiler’dir. Dilleri Hint-Avrupa kökenlidir. M.Ö. 3. Bin yılda güney Anadolu sahillerinde ikamet ettikleri Hitit vesikalarından öğrenilmektedir.
Hurriler’e gelince Akad çağı’nda tarih sahnesine çıkmışlardır. Çünkü Hurri şahış isimlerine ilk defa bu çağda rastlanır. Bu dönemde huriler Mardin merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu (Musul-Kerkük) çevresinde oturmaktaydılar. Dilleri Asyenik kökenlidir. Hurilerin inanç ve kültürleri özellikle de inançları Hititler’i M.Ö. 2000’lerde kuruldukları dönemde çok etkilemiştir. Hititler bu kavmin pek çok tanrısını benimseyip kabul etmişlerdir. Huriler en parlak çağını Mitanniler döneminde yaşamışlardır. Mitanniler M.Ö. 1600’den M.Ö. 1400’lere kadar yaşamış bir uygarlıktır.
TARİHİ DEVİRLERDE ANADOLU
M.Ö. 2. Binin başlarında Asurlu tüccarların Anadolu’ya yazıyı getirmesiyle birlikte Anadolu tarihi devirlere geçmiştir. Bu tarihlerde yazıyı kullanmaya başlayan Hititler kendilerine ait çivi yazısını oluşturmuşlar ve bu sayede binlerce vesika bırakmışlardır.
M.Ö. 2. BİN YILDA ANADOLU
Bu dönemde Anadolu’da ortaya çıkan kavimlerin önde gelenleri:
Ø  Hititler
Ø  Gaşkalar
Ø  Palalar
Ø  Lukkalar
Ø  Arzavalılar
Ø  Hayaşalılar
Ø  Aşşuvalılar
Ø  İşşuvalılar
Gibi kavimlerdir.
Hitit belgelerinden anlaşıldığına göre yukarıdaki kavimlerin hemen hemen hepsi Hititler’e karşı düşmanca bir tavır almışlardır. Fakat bu tarihlerde her şeye rağmen Anadolu’nun hakimi Hititlerdir.
Hititlerin kökeni hakkında birçok görüş ortaya atılmıştır. Bir görüşe göre Hititler Anadolu’ya boğazlar üzerinden Avrupa’dan gelmişlerdir. Diğer bir görüşe göre ise Kafkaslardan gelmişlerdir. Üçüncü bir görüş ise onların kuzey Suriye’den geldikleri görüşüdür. Hititlerin diline ve kültürüne Anadolu ve Mezopotamya’dan birçok öğe geçmesi bizim onların Anadolu’nun yerli halkı olduğu görüşünü düşünmemizi sağlar. Ayrıca Hititler karma kökenli bir halktır.  Hititler’in siyasi tarihi “Kuşşara Krallığı” ile başlar.
Asur Ticaret Kolonileri Zamanında Anadolu (M.Ö. 1950-1750)
Asur ticaret kolonilerini anlatan vesikaların büyük bir bölümü kayseri vilayeti içinde yer alan “Kültepe” kazılarında bulunmuştur. Sayıları 20.000’e varan bu tabletler Anadolu’ya ticaret için gelen Asurlu tüccarlara ait ticari ve hukuki vesikalardır. Bunlar eski Asur lehçesi ve çivi yazısı ile yazılmıştır.
Bu vesikalar ticari ve hukuki nitelik taşımalarına rağmen o devirdeki Anadolu halkının sosyal, siyasal ve ekonomik durumuna ışık tutmaktadır. Çünkü bu vesikalarda pek çok tanrı, şehir ve şahıs adı geçmektedir. İşte bu isimlerin tetkikinden yerli halkın dili, dini, sosyal ve ekonomik özellikleri hakkında bilgi ediniyoruz. Yer adları vasıtasıyla Anadolu’nun o devirdeki coğrafyası, şehirleri, yolları kısmen de olsa tespit edilmektedir.
Kültepe dışında Hattuşaş ve Alişar’da da Asurlu tüccarlara ait birer Pazar yeri olduğu, bu şehirler de yapılan kazılarla ortaya çıkmıştır.
Kültepe tabletlerinden öğrenildiğine göre, orta Anadolu’nun önem arz eden hemen her şehrinde bir şehir devleti vardır. Asurlu tüccarlar bu şehir devletlerine vergi ödemek koşuluyla onların himayesi altında şehir surları dışına kurmuş oldukları “Karum” ya da “Vabartum” adı verilen Pazar mahallelerinde oturuyorlar ve şehir halkı ile ticaret yapıyorlardı. Bu devirde yaşayan belli başlı şehir devletleri şunlardır:
Ø  Kaniş (Kültepe)
Ø  Hattuş
Ø  Zalpa
Ø  Kuşşara
Ø  Mama
Ø  Tamniya
Ø  Wahşaniya
Ø  Pruşhanda şehir devletleridir.

Bu şehir devletlerinden olan Kuşşara krallığı öteki şehir devletlerini yenerek Anadolu tarihinde belki de ilk kez siyasi birliği sağlamaya muvaffak oldu. Bu birliği gerçekleştiren Kuşşara Kralı Anitta Boğazköy kazılarında bulunan ve kendi anılan tablette, Asur ticaret kolonilerinin cereyan ettiği son dönemde Anadolu’da gerçekleşen siyasi olaylar hakkında bilgiler vermektedir.
Asurlu tüccarlar neden Anadolu’ya geldi?
O dönemde Anadolu zengin bakır yataklarına sahipti. Asurlu tüccarlar bunu üç asır önce Anadolu’ya akın yapan Akadlılar’dan öğrenmişlerdir. Asurlu tüccarlar genel olarak bakır alıyorlar ve karşılığında kalay veriyorlardı. Anadolu halkı verdiği bakırlarla kalaya kavuşunca araç ve gereçlerinin büyük bir bölümünü bu iki madenin karışımı olan tunçtan yapmaya başlamışlardır.
Asurlu tüccarlar 200 yıllık dönemde başta bakır olmak üzere Anadolu’nun pek çok zenginliğini sömürmüşlerdir. M.Ö. 1750’de Anadolu’da siyasi birliği sağlayan Kuşşara Krallığı Asurluları Anadplu’dan atacaktır.
Asurlu tüccarların Anadolu’ya gelmesinin Anadolu açısından bazı faydaları şunlardır:
Ø  Bakır için gelen Asurlular Anadolu’ya yazıyı da getirmişlerdir.
Ø  Asurlu tüccarlara ait hukuki vesikalar sayesinde Anadolu’nun sosyal, siyasal ve ekonomik hayatı hakkında bilgiler günümüze kadar gelmiştir.
Ø  Bu dönemde Anadolu ve Mezopotamya arasında ticari ve kültürel ilişkiler gelişmiştir.
Hititlerin Siyasi Tarihine Genel Bakış
Hititlerin siyasi tarihi eski devlet, orta devlet ve yeni devlet olmak üzere üç kısımda incelenir.
Ø  Eski devlet zamanı (M.Ö. 1700-1500): Bu dönemde Hitit kralı dış politikada Güneydoğu bölgesine ağırlık vermiştir. I. Hattuşili’nin Hurri taarruzlarını önlemek için başlattığı saferler neticesinde Amanos bölgesi ve Halep krallığı Hitit hâkimiyetine geçmiştir. Halep krallığının alınmasıyla Akdeniz ticaretini Basra körfezine bağlayan “Fırat Kervan Yolu’na”  hâkim olunmuştur. Bu sayede Hititler kuzey Suriye bölgesindeki canlı ticarete iştirak etmişlerdir. I. Hattuşili’den sonra Hitit tahtına çıkan oğlu I. Murşilini de kendisine bırakılan sınırları muhafaza etmekle kalmamış, o zamanki dünyanın en büyük kültür merkezi olan Babil şehrini zapt ederek (M.Ö. 1550) Mezopotamya medeniyetinin kapılarını Anadolu’ya açmıştır. Bu fetih o zamanki Ön Asya dünyasında büyük yankı uyandırmıştır. Hitit devleti Fırat kervan yolunun önemli bir kısmını denetim altına almıştır. I. Murşilini’nin ölümünden Telepinuş’un idaresine kadar geçen yaklaşık yarım asırlık (M.Ö. 1550-1500) dönemde Hitit devleti iç sarsıntılar geçirmiştir. Bu devirde hemen her kral selefini öldürerek tahta çıkmıştır. Huri taarruzlarını önlemek için Hantili’nin taarruzları sırasında kraliçe ve oğulları esir düşmüşler götürüldükleri “Şugzia” şehrinde öldürülmüşlerdir. Kuzey Suriye’deki “Kargamış” ve “Aşata” kaleleri Hurrilerin eline geçmiştir. Bir de Gaşgalar tehlikesi ortaya çıkmıştır. Öyle ki Hantili şehrin etrafını sağlam bir surla çevirmek zorunda kalmıştır. I. Hantili’yi öldüren Zidanza zamanında Hurri istilası bütün şiddeti ile davam etmiştir. Halep şehri Hurriler tarafından zapt edildiği gibi Çukurova’da da “Kizzuvatna” krallığı kurulmuştur. Bunun karşısında Hitit kralı Zidanza , Kizzuvatna kralı Pallia ile barış yapmak zorunda kalmıştır. Zidanza’dan sonra tahta geçen Ammunaş, Huzziaş ve Telepinuş zamanlarında iç huzursuzluklar devam etmiştir.
Ø  Orta Hitit krallığı (M.Ö. 1500-1425): Telepinuş’un ölümünden II. Tuthalya’nın iktidarına kadar geçen dönemde yaşadığı kabul edilen Orta Hitit kralları hakkında bilgi veren kaynakların sayısı azdır. Hattuşaş vesikalarında bu dönemde Alluwamna, II. Hantili, II. Zidanza ve II. Huzzia tahta geçmiştir. Bu dönemdeki belgelerin azlığının sebebi “MİTANNİ GÖÇLERİ’DİR”. Telepinuş’un ölümünden sonra devlet karanlık devre girmiştir. Mitanniler iki tekerli ve hafif savaş arabaları sayesinde Hurriler’in bölgesini işgal etmişlerdir. Böylelikle kuzey Suriye hâkimiyeti bir kez daha Hititlerin elinden çıkmıştır.
Ø  Yeni Hitit Devleti zamanı (M.Ö. 1425-1200):   Bu devrin kurucusu olarak bilinen II. Tuthalya zamanında Hititler toparlanmış ve yeniden kuzey Suriye’nin hâkimiyeti için mücadeleye girmişlerdir. Bu dönemde burada mücadele eden iki devlet daha vardır (Mısır ve Suriye). Ayrıca Mısır ve Suriye Hititlere karşı ittifak kurmuşlardır. Ayrıca Mitanni kralı kızını Mısır krallığına gelin göndererek aradaki bağları güçlendirmiştir. Bunun sebebi Hititlerin Halep’i tekrar zapt etmesidir. Diğer taraftan da II. Tuthalya zamanında devletin batı hududu da ehemmiyetli değildir. Kuzeybatı sahillerinde olduğu düşünülen “Aşşuva Krallığı” 22 şehir devletine karşı başarı kazanmıştı. Bu dönemde Hititler Gaşgalar’a karşı da başarılı bir savaş yapmışlardı. II. Tuthalaya’nın ölümünden sonra başa geçen I. Arnuvanda zamanında kuzey Suriye hâkimiyeti tekrar Mitanni devletine geçti. Çünkü Hitit devleti Gaşga istilası ile uğraşırken güney memleketleriyle ilgilenemedi. I. Şippililuma’nın tahta geçmesiyle (M.Ö. 1380-1335) devletin kaderi değişmiş ve devlet imparatorluk yolunda hızla ilerlemeye başlamıştır. Şippililuma başta Gaşgalar, Hayaşalılar ve İşşuvalılar olmak üzere pek çok kavmi itaat altına almıştır. Bu sırada kuzey Suriye hâkimiyetini isteyen Mısır iç sorunlarla uğraşırken diğer yandan Mitanni ve Babil ise ekonomik sorunlarla uğraşmaktaydı. Bu durumdan en iyi şekilde yararlanan Hititler Mitanni devletini ortadan kaldırarak, kuzey Suriye’ye hâkim olmuş ve imparatorluk haline gelmiştir.  Bu devirde Mısır ve Hitit devleti dostane ilişkiler içindedir. Bu dostluk IV. Amenofis’in ölümünden sonra bozulmuştur. I. Şippililuma Mısır kraliçesine oğlunu eş ve kral olarak göndermiştir ve oğlu kraliçeye muhalif kişiler tarafından öldürülünce Hititler buraya sefer düzenlemiş ve birçok esir Hitit memleketine getirilmiştir. Gelen esirlerin birçoğunda veba hastalığı olması bu hastalığın Anadolu’ya yayılmasına neden olmuş ve birçok kişi ölmüştür. I. Şippililuma’nın da bu hastalıktan öldüğü düşünülmektedir.
Ondan sonra tahta geçen II. Arnuvanda da veba neticesinde ölmüştür. Ondan sonra Hitit tahtına henüz çocuk yaşta olan II. Murşili geçmiştir. Bunu duyan şehir devletleri ayaklanmış fakat ordusunun başına geçen II. Murşili ayaklanmaları bastırmıştır. Daha sonra yeni kral ilk olarak Gaşgalar üzerine sefere çıkmış ve bundan sonra Arzava ordusunu yenmiştir.

II. Murşili’nin ölümünden sonra yerine geçen Muvattali zamanında M.Ö. 1296’da kuzey Suriye’deki kadeş yakınlarında 16 yıl süren savaşlar cereyan etmiş fakat bir sonuç alınamamıştır. Bundan sonra devletin başına Muvattali geçmiş ve sonrasında ise başa gelen Urhi-Teşup amcası III. Hattuşili tarafından Kıbrıs’a sürülmüş ve tahta III. Hattuşili’nin en büyük başarısı 16 yıldır süren Hitit-Mısır savaşlarına son vererek II. Ramses’le M.Ö. 1280’de “Kadeş Antlaşması” imzalanmıştır. Aynı zamanda bu tarihte ilk yazılı antlaşmadır.

 
             (Kadeş Antlaşması)
Diğer yandan Hititlerin eski Mitanni topraklarına taarruz etmesi Hitit-Asur mücadelesine neden olacaktır.
III. Hantuşili’nin ölümünden sonra IV. Tuthalya zamanında Hitit-Asur ilişkileri iyice bozulmuştur. Hititler kuzey Suriye ve Güneydoğu’daki Asur bölgelerine saldırmıştı. Bu sırada Hititliler isyanlar nedeniyle kargaşa içine düşmüşlerdir. Asurluların Anadolu hayalleri gerçek olmak üzereyken birden bire suya düştü. Çünkü M.Ö. 13. Asırda Ön Asya’yı sarsan yeni bir kavimler göçü başladı. Bu göçe iştirak eden kavimlerin çoğu Ege ve Akdeniz civarlarından geldiği için modern tarihçiler bu göçe “Ege Göçleri” adını verirler. Bu dönemle birlikte Hititler tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Mısır zorlu mücadeleler sonrasında kurtulmuş Asur ise uzak coğrafyası neticesinde zarar görmemiştir.
EGE GÖÇLERİ’NDEN PERS İSTİLASINA KADAR Kİ DÖNEMDE ANADOLU’NUN SİYASİ DURUMU (M.Ö1200-550)
Hitit imparatorluğunun Ege Göçleri’nden sonra yıkılmasıyla Asur devleti Anadolu’ya egemen olmuş ve neticesinde Akdeniz ticaretinde söz sahibi olmuştur. Fakat bu plan Arami Göçleri ile bozulacaktır. Bu göçler Mezopotamya kültür merkezine çöl kavimleri tarafından aralıksız bir sızıntı gibi devam etmiştir. Asur devleti bu sebeple sürekli bir gelişme gösterememiştir. M.Ö. 9. yy’da Asur devleti Arami göçleriyle uğraşırken Urartular gittikçe güçlenmeye başlamıştır. Fakat Urartu devleti en güçlü olduğu M.Ö. 8. yy’da ancak Malatya’ya kadar ilerleyebilmiştir. O çağda Orta Anadolu’da güçlü Frig devleti vardır. Hitit ve Mitanni devletleri şimdi yerlerini Frig ve Urartu devletlerine bırakmıştır. III. Babil Devleti’nin yerini de Asur ve Arami kabileleri almıştır. Ayrıca Frig ve Urartu egemenlik sahasının arasında Geç Hitit Şehir Devletleri yer almaktadır. Kuzey Suriye’deki şehir devletleri Arami istilasından kurtulmak için Asur’a sığınmıştır. Arami tehlikesi geçince tekrar Asurlular Anadolu hâkimiyetini ellerine geçirmişlerdir. Fakat bunun uzun sürmesi zor gözükmektedir çünkü Frig ve Urartu gibi güçlü devletler de Anadolu hâkimiyetinde söz sahibi olmak istemektedirler. Geç Hitit şehir devletleri Asur istilasına karşı Urartulara güveniyorlardı. Urartu toprakları olan Van gölü ile Urmiye gölü çevresi doğal korunaklı ve ulaşılması zor bir coğrafyaydı.
Her başa geçen Asur kralı bu topraklara sefere çıkıyordu. Bunun sebebi tuncun yerine geçen demir madeni idi. Çünkü bu dönemde demir önem kazanan maden olarak karşımıza çıkmaktadır. Asurlular her yıl ilk seferlerini bu topraklar üzerine yapmaktaydılar. Ayrıca Geç Hitit devletlerinin vergi ödememesi ve Urartulara sığınması bir diğer sebepti. Asur devleti II. Sargon zamanında Anadolu emellerini kısmen de olsa gerçekleştirmiş fakat hiçbir zaman bu topraklara tam olarak hâkim olamamıştır. Bu sırada Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerler ve İskit istilaları sonucu Urartu devleti zayıflamış ve bu da Asur devletinin işine gelmiştir. Kimmerler daha sonra Anadolu içlerine yürüyerek M.Ö. 690 yılında Frigleri ortadan kaldırmıştır. Batıya doğru ilerleyerek zengin İyon şehirlerini yağmalamışlardır. Heredotos’da bu istiladan barbar akınları olarak bahsetmektedir. Kimmer istilası 80 yıl kadar sürmüştür. Asur kralı (Asarhaddon) M.Ö. 679’da bu kavimlere darbe indirmiştir. Lidyalılar ise Kimmerleri ortadan kaldırmışlardır. Diğer taraftan da Asur devleti M.Ö. 612 yılında Medlerle ittifak kuaran Babiller tarafından yıkılmışlardır. Asur’un yıkılmasıyla Kızılırmak yayına kadar olan bölge Medler’in eline geçmiştir. Batı Anadolu’daki Lidya krallığı M.Ö. 550 de Persler tarafından yıkılınca Persler Anadolu’ya hâkim olmuşlardır.
ASUR TİCARET KOLONİLERİ ZAMANINDA ANADOLU KÜLTÜRÜ
Ø  Kültepe çağı olarak adlandırılan dönemdir (M.Ö. 1950-1750)
Ø  Bu dönemde halk hürler, köleler ve saharu adı verilen özel bir statüde olan insanlar olarak sınıflandırılmıştır.
Ø  Bazı kimselerin bu dönemde borç yüzünden köle oldukları bilinmektedir. Vesikalar Asurlu tüccarların son derece yüksek faiz uyguladıklarını göstermektedir.
Ø  Bu dönemde hürlükten köleliğe düşenler şahitlik yapabilirler. Kendi adlarına mühür kazıtabilirlerdi.
Ø  Bu dönemde ayrıca köle kadınlar odalık ya da sütanne olarak kullanılmıştır.
Ø  Bu dönemde tek eşlilik olmakla beraber erkekler birçok odalık ya da cariye alabiliyordu.
Ø  Bu dönemin bir diğer özelliği evlatlık alma hadisesi oldukça yaygındı.
Ø  Bu dönem Anadolu ve Mezopotamya arası yoğun temasların yaşandığı dönemdir.
Ø  Anadolu sanat anlamında Mezopotamya sanatından etkilenmiştir. Anadolu kendine özgü damga mühürlerin yanında Mezopotamya’nın silindir mühürlerini de kullanmıştır. Bu devirde Anadolu’da çanak çömlekçilik son derece gelişmiştir.
Ø  Anadolu tanrılarının insan şeklinde tasviri de Mezopotamya’dan etkilenildiğini kanıtlar.
Ø  Asurlular, Anadolu’ya Mezopotamya kültürünü getirirken kendileri de Anadolu kültüründen etkilenmişlerdir.
Ø  Bu dönemde ölüler ev tabanının altına gömülmektedir. Çıkan buluntuların bir kısmının yanmış olası ölü yakma âdetinin de olduğunu göstermektedir.
Ø  Mezar şekilleri toprak mezar, küp mezar ve sandık mezar olmak üzere 3’e ayrılmaktadır. Ayrıca mezarlardan ölülere ait kişisel eşyaların çıkması da “ahret inancının” olduğunu gösterir.
GEÇ HİTİT ŞEHİR DEVLETLERİ ZAMANINDA ANADOLU KÜLTÜRÜ
Ege göçleri ve Arami göçleri sonrasında Ön Asya’nın siyasi yapısı büyük ölçüde değişmiştir. Örneğin feodolite esasına dayanan büyük devletler yerine kabile esasına dayanan daha küçük devletler kurulmuştur.
Geç Hitit şehir devletlerinde şu özellikler görülür:
Ø  Her şeyden önce bu şehir devletlerinin hepsi kendisini Hitit Devleti’nin varisi olarak görür.
Ø  Bütün bu şehir devletlerinde uluslar arası yazışmalarda Hitit hiyeroglif yazısı kullanılır.
Ø  Hemen her şehir devletinde Hitit mimari tarzı olan “Bit Hilani” kullanılır. Ayrıca şehir planları birbirine benzer.
Ø  Dini ve kültürel özellikleri açısından da bu devletler Hitit Devleti’nin devamıdır.
Ø  Bu devletler en çok Asur istilalarından etkilenmişler fakat yine de Hitit kültürü ağır basmaktadır.
Ø  Bu devletçiklerin bazıları bir araya gelerek konfederasyonlar oluşturmuşlardır.
Ø  Ordu ise piyade, süvari ve harp arabalarından oluşurdu. Asur devleti buradan büyük miktarda at alırdı.
Ø  Piyadeler ok, yay ve mızrak kullanırlar ve kafalarına tüylü madeni bir başlık takarlardı.
Ø  Bu devletler eski Hitit tanrılarına tapmayı sürdürmüşlerdir. Yalnız bunların adlarında bir takım değişiklikler yapmışlardır.
Ø  M.Ö. 8. yy’dan itibaren Hitit hiyeroglif yazısının yerini Aramca almıştır.
 

1 yorum:

  1. Casinos Near DC – Casinos Near DC - MapYRO
    › local-casinos › local-casinos Find the best casinos in DC. 아산 출장마사지 Find your nearest casinos and other popular 양산 출장안마 gambling 보령 출장안마 options near you 속초 출장마사지 via the map 안산 출장안마 below.

    YanıtlaSil